Bu Blogda Ara

6 Ekim 2011 Perşembe

Jules Verne hayatı,yaradıcılığı ve bir eseri

Jules Gabriel VerneJules Gabriel Verne d. 8 Şubat 1828 – ö. 24 Mart 1905), Fransız bilim kurgu yazarı. Daha çok Denizler Altında Yirmi Bin Fersah (1870), Dünyanın Merkezine Yolculuk (1864) ve Seksen Günde Devr-i Âlem (1873) romanlarıyla tanınmaktadır. Verne, henüz hava taşıtı ve pratik denizaltılar icat edilmeden önce uzay, gökyüzü ve deniz altı hakkında yazdı. Index Translationum'a göre dünyada en çok çevrilen üçüncü bireysel yazardır. Bazı kitapları, sinema filmlerine uyarlandı. Verne, Hugo Gernsback ve H. G. Wells ile genellikle "Bilim kurgunun babası" olarak adlandırılmaktadır.

Hayatı

Fransa'nın Nantes şehrinde doğdu. Yazmaya 1850 yılında başladı. İlk yazdığı eserler tiyatro oyunlarıydı. Balonla Beş Hafta adlı romanı ile büyük ün kazandı. Yazar birçok icadı önceden tahmin ettiği için "bilim falcısı" lakabı ile anılır. Denizaltı, uzay yolculuğu, oksijen tüpü gibi kendi zamanında olmayan birçok olayı öngördü. İnatçı Keraban adlı romanında Osmanlı İmparatorluğunu ve Türk insanını anlattı. Kitaplarında öngördüğü icatlara genelde onun kullandığı isimler verilmiştir. Jules Verne eserleri, dünyada başka dillere en çok çevrilmiş eserlerdir. Eserleri tam 148 dile çevrilmiştir. Aynı zamanda da bilim adamı olarak anılır.
Jules Verne öldüğünde, ardında yayımlanmamış altı roman bırakmıştı.Oğlu Michael Verne, yayımcının isteği üzerine, dönemin gereklerine uydurmak için bu kitaplarda çeşitli değişiklikler yaptı. Fakat yapılan hata anlaşılınca, yeniden Jules Verne'in yazdığı orijinal metinlere dönüş yapıldı ve bu romanlardan Altın Yanardağı ve Wilhelm Storitz'in Esrarı Fransa'da 1995 ve 1996 yıllarında basıldı. Daha sonra Macellanya TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları arasında 2002'de basıldı. Güzel Sarı Tuna ile Meteor Avı romanları da TÜBİTAK tarafından yayımlandı. Bu beş romandan önce, Jules Verne öldükten çok kısa bir süre sonra basılmış bir kitabı daha bulunuyor: Dünyanın Ucundaki Fener (1905).

Eserleri

  • Seksen Günde Devr-i Âlem
  • Dünyanın Merkezine Yolculuk
  • Denizler Altında Yirmi Bin Fersah
  • İnatçı Keraban
  • Michael Strogoff
  • İki Yıl Okul Tatili
  • Aya Yolculuk
  • Kip Kardeşler
  • Doktor Ox'un Deneyi
  • Dünyanın Ucundaki Fener
  • Bir Piyango Bileti
  • Meteor Avı (1901)
  • Altın Yanardağ
  • Macellanya
  • Gezgin Cambazlar
  • Deniz Yılanı
  • Kahraman Fenerciler
  • 15 Yaşında Bir Kaptan
  • Dünyanın hakimi
  • Yüzen şehir
  • Bir Gazetecinin Yolculuk Notları
  • Balonla Beş Hafta
  • Kaptan Grant'ın Çocukları
  • Karpatlar Şatosu
  • Esrarlı Ada
  • Güzel Sarı Tuna
  • Ne Altı Var Ne Üstü
  • Dünyanın Ucundaki Fener
  • Madenin Esrarı

    80 günde devri alem

    Phileas Fogg, kimsenin hakkında hiçbir şey bilmediği zengin ve kibar bir İngiliz beyefendisidir. Son derece düzenli bir hayat sürmesi, titiz ve dakik yaşayan biri olmasıyla ünlüdür. Bir gün, üyesi olduğu “Londra Kulübü”nde, gerçekleştirilmesi imkânsız gibi görünen bir konuda, servetinin yarısını ortaya koyarak iddia­ya girer: Dünyanın çevresini 80 günde dolaşacaktır, hem de bunu, önceden bir plan program yapmadan gerçekleştirecektir. “Beyler, 21 Aralık günü beni burada bekleyin” demeyi de ihmal etmez.Fogg, tek bir gecikme ya da tek bir aksilik sonucu her şeyini kaybetmesine neden olacak bu imkânsız yolculuğa yardımcısı Passeportaut eşliğinde koyulur.Bu arada, bir dedektif Fix, bir banka soyguncusunun peşin­dedir. Banka soyguncusu, Bay Foog’a çok benzemektedir. Bu yüzden, dedektif Fogg ve yardımcısını adım adım izlemektedir. Hatta, “soyguncuyu buldum” diye merkezine haber verip, tutukla­mak için izin ister. Çünkü yaptığı istihbarata göre, Fogg İngilte­re’den çok acele çıkmıştır ve de yanında büyük miktarda da para taşımaktadır.Üç kahramanımızın bindiği gemi Afrika’ya varmıştır. Afri­ka’dan 14 Ekim’de Aden’e, oradan 20 Ekim’de Hindistan’ın Bom­bay limanına varırlar.
    Dedektif Fix, Hindistan polisinden Fogg’un tutuklanmasmı ister. Hind polisi, İngiltere’den emir gelmeden bu işi yapamaya­caklarını belirtip, reddeder.
    Bombay’da, Fogg’un yardımcısı, treni beklerlerken, bir tapı­nağa ayakkabı ile girdiği için, ayakkabıları çıkartılarak tapınaktan sille tokat atılır. Bunu efendisine söylemez.
    Trene binip, Hindistan’ın içlerine doğru yola koyulurlar. An­cak, tren hattı henüz tamamlanmadığı için, Tren belli bir yerde durur. Daha ileri gitmesi mümkün değildir. Araya araya bir fil bulup, satın alırlar. Ve yola koyulurlar. Hedef Kalküta’dır.
    Yolda, fil duraklar. İnsan kokusu almıştır. Saklanırlar. Bir ka­file, aralarında bir ceset ve kurban edecekleri bir genç kız den geçip gider. Sabaha kadar bekleyip kızı kurtarırlar. Artık dört kişi olmuşlardır. Kalküta’ya varırlar. Rehber ve fili geri gönderir­ler. Kız yanlarında kalır. Kızın adı Aouda’dır.
    Kız, hayretler içindeydi. Bir gün önce ölmüş olacaktı. Bugün ise yabancı insanlarla bir arada bulunuyordu.
    Akşam, gemiye binirj gitmelerine beş saat varken, yanlarına yaklaşan bir polis onları müdüriyete davet etti. Durum anlaşılmış­tı. Dedektif Fix, Fogg’u tutuklatamayınca, yardımcısının tapınağa, ayakkabı ile girmesi konusunu işleyerek, rahiplerin şikâyetçi ol­masını sağlamış, böylelikle de polis olaya el koymuştu. İki bin pound ödeyerek kefaletle serbest kaldılar.
    Hemen bir gemiye binip Hong Kong’a doğru yola düştüler. Dedektif Fix yine peşlerindeydi. Hong Kong’da kendilerini götü­recek, gemiyi beklerlerken, Detektif Fix, Bay Fogg’un yardımcısıy­la ahbaplığı ilerletir. Ona polis olduğunu açıklar. Yardımcı, efen­disine geminin kalkış saatini bildiremesin diye de onu sarhoş edip, oyalaı.
    Bu esnada, bay Fogg Hong Kong çarşılarında alışveriş için gezmektedir.
    Gece yatar. Sabah gemiyi kaçırdığını anlar. Fix yanma yakla­şır. Sevincini belli etmeden, onunla konuşur. Çünkü en yakın gemi bir haftadan önce gelmeyecektir.
    Fogg bir kayık kiralar. Bilmeden, Fix’i de kendileri ile birlikte gitme teklifini, Fix mennuniyetle kabul eder. Küçük tekne ile yola çıkarlar.
    Yardımcı ise, gemidedir. Gece uyanmış, koşa koşa kendisini gemiye atmıştır. Efendisinin olmadığını ancak, gemi hareket ettik­ten sonra anlayabilmiştir. Ama iş işten geçmiştir. Geminin vardığı yerde, Amerika’ya gitmek için gemi aramaya başlar. Parası olma­dığı için, aşçılık yapmaya bile razıdır. Böyle dolaşırken, bir sirke uzun burunluların alınacağı ilanını görür. Müracaat eder ve karın tokluğuna çalışmaya razı olur. ‘ ¦ r .
    Bir gün akşam, gösteriden sonra, seyirciler arasında oturan Efendisi Bay Fogg’u görünce hayretlere düşer. Yine bir araya gelirler. Albay Stamp Proctor isimli birisi ile kavga ettiler….

    Hep birlikte, General Grand gemisi ile Amerika’ya doğru yo­la çıkarlar. 3 Aralık’ta San Fransisco’ya ulaşırlar. Tüm aksaklıklara rağmen, Fogg’un hedeflediği tarihte bir sapma olmamıştır.
    Fakat, aksilikler de bitmemişti. Amerika’da kavga ettikleri Albay, peşlerindeydi. Nitekim trende Bay Fogg’la karşılaşırlar ve düello için trenin arkasına doğru yürürler. Tam bu esnada, Kızıl­derililer trene saldırır. Fogg’un yardımcısının cesareti sayesinde bu saldırı püskürtülür. Bu arada Albay yaralanmış, yardımcısı ise kaybolmuştur.
    Fogg treni kaçırma pahasına gider ve yardımcısını bulur. Bu sefer temin ettikleri bir kızakla yollarına devam edip ve Omaha’ya vardılar.. Omaha’dan da trenle Şikago’ya kadar geldi­ler. 10 Aralık’ta ise New York’taydılar. Ancak, gidecekleri gemiyi kaçırmışlardı.
    Ama, Bay Fogg’un durmaya niyeti yoktu. 8000 dolara bir gemi kiralar ve ertesi gün yolculuğa çıkarlar. Hiçbir limana yana­şıp yakıt ikmali yapmadıkları için, yolda geminin kömürü biter. Bay Fogg, bu sefer de gemiyi sahibinden 60 bin dolara satın alır. Ve gemi, üst tarafında ağaçtan yapılma ne varsa yakarak yoluna devam edip, İrlanda’ya kadar varır. Artık yol yaklaşmıştı. İrlan­da’dan önce bir trene, sonra da bir gemiye binerek Liverpool’a vardılar.
    Liverpool’da, dedektif Fİx Bay Fogg’a yanaşıp ismini sordu ve “İngiliz Kraliçesi adına sizi tutukluyorum” dedi.
    Fogg’un canı çok sıkılmıştı. Saatini önüne koymuş, durma­dan bakıyordu.
    Birkaç saat geçmemişti ki, Fix içeri girerek, “Sizden özür dili­yorum bayım, gerçek hırsız üç gün önce yoklanmış” dedi. Fogg ayağa kalktı ve Detektife esaslı bir yumruk atarak onun ayaklarını yer­den kesti.
    Hemen istasyona koştular. Tren yoktu. Bay Fogg özel bir tren tuttu. Dokuza on kala Londra’ya vardılar. Ancak, geç kalmış ve bahsi kaybetmişti.
    Evine geldi ve odasına kapandı. Ertesi gün Aouda ile ko­nuşmaya başladı.
    “Seninle ilgili çok güzel düşüncelerim vardı. Ancak, şimdi her şeyini kaybetmiş birisiyim. Sana ancak, az bir para verebili­rim.”
    Aouda, “hayatımı kurtardınız, sizden daha başka ne isteyebilirim. Hem ben sizi seviyorum ” dedi.
    Evlenmeye karar verdiler….Bir gün sonra, akşam evlenecek­lerdi.
    Fogg’un beş arkadaşı, dakikaları sayıyorlar, Fogg’un artık gelemeyeceğini hesap ediyorlardı. Tam saatinde, Fogg içeri girdi ve “geldim” dedi
    Bu nasıl olmuştu. Gayet basit. Fogg ve arkadaşları bir gün erken gelmişlerdi. Ancak, Bay Fogg, bunun farkında değildi. Yar­dımcı ertesi gün kendisini az bir zaman kala ikaz etmese, yine farkında olmayacaktı…
    Ve Bay Fogg artık yine zengin bir adamdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder